BaÅŸbakan bu konuÅŸmasında Necip Fazıl Kısakürek'in 'Son Devrin Din Mazlumları' kitabına geniÅŸ yer verdiÄŸi ve kitabı kürsüde gösterip içinden bölümler okudu...
6. bölüm ve BaÅŸbakan'ın atıfta bulunduÄŸu acı dolu o hikâyeler...
Süngüyle öldürülen iki Ortaokul çocuÄŸu, alevlerin içine atılan muallim ve evine girip rahmi parçalanan kadın....
Bu facianın, tarihte bir benzeri gösterilemez!
En aÅŸağı 50.000 müslümanın kanını ve canını ihtiva etmesi bakımından, kalın hatlarıyle bir harita gibi çizdiÄŸimiz ve ÅŸu anda yalnız ana prensip ve mânasıyle tesbit ettiÄŸimiz bu facianın, tarihte bir benzeri gösterilemez.
Babalarını arayan ve yanına gitmek istediklerini söyleyen iki mâsum çocuÄŸun Hozat Kaymakamı tarafından süngületilerek babalarının yanına gönderilmesi… Kendisinin öÄŸretmen ve köy halkıyle alâkasız bir ÅŸahıs olduÄŸunu iddia ederek alevler içinden fırlamak isteyen bir gencin, kalasla itilip alevler içine atılması ve karşı -sında sigara içilmesi… BuÄŸday sapları üstünde yakılan, daha evvel kurÅŸunlanmış bütün bir köy halkı… Annesinin karnından sivri uçlu âletle çıkartıldıktan sonra yaÅŸamakta devam eden ve hala topuÄŸunda bu sivri uçlu âletin izini taşıyan çocuk… Bir dere içinde boÄŸazlanan ve bu fiili yerine getiren cellâdın bulunması bir hayli zorluÄŸa yol açan yirmi mâsum… Ve buna benzer daha neler, dalıa neler!..
Cesetleri deÄŸil, mânaları muhakeme ve idam eden tarih, bakalım bu 50.000, çocuk, genç, ihtiyar, kız, kadın, hasta, alil müslüman cesedine karşılık kaç ferdin mânası üzerinde ebedî idam karari verecektir?
Elâzığ Ortaokulunda okuyan iki çocuÄŸun hikâyesi
Elâzığ Ortaokulunda okuyan iki çocuk… Tatili geçirmek üzere memleketleri olan Hozat'a geliyorlar ve facianın tam üstüne düÅŸüyorlar. Hozat yakınlanndaki köylerine geldikleri zaman babaları Yusuf Cemil'in öldürtülmüÅŸ olduÄŸunu öÄŸreniyorlar ve aÄŸlama ya baÅŸlıyorlar. Onlara ÅŸu karşılık veriliyor:
"- Sizi de onun yanına götüreceÄŸiz!"
Çocuklar odadan sürükletilerek çıkartılıyor ve jandarma muhafazasında gittikleri yolda süngületiliyorlar. Böylece babalarnin yanına gönderilmiÅŸlerdir.
Her evi ayrı ayrı tutuÅŸturulduktan sonra dört bir etrafı ayrıca çalı çırpı içine alınıp alev alev yakılan bir köyden, deli gibi bir adam çıkıp, çalı yığınları gerisinde manzarayı seyredenlere doÄŸru ilerliyor ve haykırıyor:
"Durun, ben köy ahalisinden deÄŸilim! Muallimim! Müsaade edin, kendimi size isbat edeyim!"
Fakat sözüne mukabele, bir kalasla itilerek alevler içine atılması oluyor. Adam, evvelâ göÄŸsünün kılları tutuÅŸarak alev alev yanarken, çalı yığınlari gerisinde âmir, zevk ve istihza ile sigarasını içmektedir. (Bu vak'a, bana, 1944 yılında, EÄŸridir'de askerliÄŸimi yaparken, resmî ÅŸahıslar huzurunda, yanan adama karşı sigarasını zevkle içtiÄŸini söyleyen Amirden bizzat dinleyenlerce anlatılmıştır.)
Yusuf Cemil'in köyünden 200 kadın ve çocuk öldürtülmüÅŸ ve bunların cesetleri buÄŸday sapları üzerinde yakılmıştır. Öldürülenler arasında, Elâzığ'da askerliÄŸini yapan ve o sırada izinli olarak köyünde bulunan Rüstem adında biri de vardır. Bu zavallı, mezun olduÄŸunu ve isterlerse hüvviyet ve izin kâğıdını da gösterebileceÄŸini söylediÄŸi halde derdini dinletemiyor ve dört çocuÄŸu ile seksenlik anası arasında, onlarla berabır, kurÅŸunlanıyor.
Hozat'ın Karaca köyünden Cafer oÄŸlu Kasım… Bu adam, o tarihten 30 sene kadar evvel Amerika'ya gitmiÅŸ, orada 15 yıl kalmış, epeyce para kazanmış ve sonra köyüne dönmüÅŸtür. Kasım, Amerika dönüÅŸünde, Birinci Dünya Harbinde Kafkas cephesi
Köprüköy muharebesinde ÅŸehit düÅŸen kardeÅŸi Yüzbaşı Åžükrü'nün iki çocuklu karısı Åžirin Hatun'la evlenmiÅŸ, Hozata gelip yerleÅŸmiÅŸ, orada bir maÄŸaza açmış ve ticarete baÅŸlamıştır. Hükûmetle de bazı taahhüt iÅŸlerine giriÅŸmektedir. Dersim hareketi esnasında, iÅŸbu Cafer oÄŸlu Kasım, taahhüt bedelinden alacağı olan 6.000 lirayı tahsil etmek üzere Ovacık Kaymakamlığına müracaat ediyor. Muamelesini tekemmül ettirip parayı kendisine veriyorlar.
Muamele biter bitmez "Seni Hozat'tan çağırıyorlar!" diyerek,onu, mahfuzen yola çıkariyorlar. Cafer oÄŸlu Kasım, kasabadan ayrıldıktan bir saat sonra jandarmalara öldürtülüyor. Koynundaki 6.000 lira da, iki alâkalı idare âmiri arasında taksim ediliyor.
Zavallının zevcesi Åžirin Hatun, o esnada, dört çocuÄŸuyla birlikte, komÅŸularına oturmaya gitmiÅŸtir. Kadın, evine döndüÄŸü zaman bir de görüyor ki, kapısı kırılmiÅŸ ve bütün eÅŸyası etrafa dökülüp saçılmıştır. Haykırmaya baÅŸlıyor:
"YetiÅŸin, evimize eÅŸkiya girdi!.."
Bu feryadına karşılık olarak kadın, kapısının önünde, çocuklarıyla beraber öldürülüyor ve dolgun miktarda altını, parası ve eÅŸyası yaÄŸma ediliyor.
Bu arada Hozat'ın Zımbık köyünde (Åžekspir)in hayaline bile taÅŸ çıkartacak, bir vak'a cereyan etmektedir. Erkekleri tamamıyle doÄŸranmış olan köyün 100 kadar kadın ve çocuÄŸu, sivri uçlu âletle (süngü) öldürülüyor.Oldurulen kadinlar arasinda biri doÄŸurmak üzere bir gebedir. Bu kadının karnına giren sivri uçlu alet, barsaklarını yere döküyor, rahmini parçalıyor ve kendisini öldürüyor. Tehlike geçtikten sonra gizlendikleri yerden çıkan birkaç kadın, ölüleri gözden geçirirken, bu kadının rahminden düÅŸen çocuÄŸun sag olduÄŸunu dehÅŸetler içinde görüyorlar. Muazzam bir kader cilvesi olarak yaÅŸamakta devam eden çocuÄŸu alıyorlar,emzirtip büyütüyorlar ve ona "Besi" adını koyuyorlar. Bu kız bugün hâlâ aynı köyde ve hayattadır. Sivri uçlu alet annesinin karnına girip rahmini deldiÄŸi zaman da onun topukçuÄŸunda bir yara açmıştır ve kız hâlâ bu yarayı topuÄŸunda taÅŸimaktadır.
(24 yıl evvelki Büyük DoÄŸu 'lardan)
Hozat'ın Dolantanır köyünden Veli isminde bir genç, Elâzığ Muallim Mektebinde okuduktan sonra öÄŸretmen olarak Trakya'ya gönderilmiÅŸ, orada evlenmiÅŸ, 3 çocuk sahibi olmuÅŸ ve tam da Dersim hareketi baÅŸlamak üzereyken, karısı ve çocuklarıyle, yaz tatilini geçirmek üzere köyüne gitmiÅŸtir. Genç muallimin köyü, erkekli ve kadınlı, çocuklu ve ihtiyarlı doÄŸranırken, kendisi, karısı ve çocukları da aynı âkıbete mahkûm edilmiÅŸ ve cesetleri yakılmıştır.
Mazgirt Tersemek nahiyesinin halkı doÄŸranmakta… Merhamet sahiplerinden biri, birle on yaşı arasında 20 kadar çocuÄŸu alıp bir derenin içine saklamıştır.Vazivet birden haber aliniyor.
Cocuklarin oldurulmeleri emriveriliyor. Fakat bu emri yerine getirebilecek kimse zuhur edemiyor. En katı yürekliler bile, böyle müdafaasız mâsumlara silâh kullanamayacaklarını söylemeye mecbur kalıyorlar. Tecrübe birkaç defa akamete uÄŸruyor ve hayli sıkıntı mevzuu oluyor. Nihayet en kara yüzlü çingenelerden daha karanlık suratlı bir adam bulunuyor ve bir dere içinde titreÅŸe titreÅŸe bekleyen 20 mâsumun iÅŸi bitiriliyor.
Murat suyunun , kandan kıpkızıl aktığını görenler olmuÅŸtur....
Celâl Bayar'ın BaÅŸvekil ve MareÅŸal Fevzi Çakmak'in Genelkurmay BaÅŸkanı bulunduÄŸu 1938 yılında cereyan eden Dersim faciası, bütünleÅŸtirilmesini okuyucularimizin hayaline ve istikbaldeki tarihçinin kalemine bıraktığımız birkaç teferruat çizgisi halinde budur! Dayandığı tek sebep de birtakım âsâyiÅŸsizlik ve itaatsizlik bahanesi altında, bütün DoÄŸu Anadolu'yu kapsayıcı olarak, o mıntıkanın bir türlü sulandırılamayan koyu Ä°slâmi rengidir.
Bir kıvılcım halinde gösterdiÄŸimiz Dersim yangınının kömürleÅŸtirilmiÅŸ 50.000 cesedinde, kutup ÅŸahsiyetler dışı bir yığın olarak din mazlumluÄŸuııun en çarpıcı levhasını seyredebilirsiniz.
